Beynimiz insanı diğer canlılardan ayıran en gelişmiş canlı olmamızı sağlayan organımız. Son dönem yapılan araştırmalarla birçok özelliği veya becerisi keşfedilmesine rağmen, hala keşfedilmeyi bekleyen sırlarla dolu organımız. Beynimizin en alt kısmında sürüngen beyin veya ilkel beyin denilen kısım yer almaktadır. Bu bölgenin temel görevi hayatta kalmamızı sağlayan temel yaşam becerilerimizi ve otomatikleşen davranışlarımızı kontrol etmektir. İkinci kısım ise limbik sistem diğer adıyla duygusal beyindir. Duyguların tanımlanmasını ve kontrolünü sağlar. En üst katmanda da düşünsel beyin yer almaktadır.
Yapılan işten keyif alındığında limbik sistem devreye girerek beynimizin dopamin ve seratonin salgılamasını sağlar. Dopamin salgılanması aynı zamanda dikkatin de sürdürülmesini sağlar ve bu vesileyle öğrenme kolaylaşır. Beynimizde alınan bu hazdan dolayı yapılan işlerin benzerlerini yapma eğilimine girer. Kişi yapıp keyif aldığı iş ve eylemlerde giderek uzmanlaşacağı bir döngünün içene girer ve kendisine burada bir konfor alanı oluşturur. Sıkıcı işlerde ise beynimiz kortizol salgılamaya başlar ve bu durumda stresin oluşmasına neden olmaktadır. Stresli durumlarda en üstteki düşünsel beyin kısmı sistem tarafından kapatılır ve ilkel beynimizle hareket etmeye başlar ve bu durumdan bir an önce kurtulmaya yönelik kaçma davranışlarında bulunuruz.
Ebeveynlerle yaptığımız görüşmelerde çocuklarının dersin başına oturmakta zorlandığını, başladıktan çok kısa bir süre sonra kalktıklarını, çok fazla oyalandıklarını, yaptığı işe bir türlü odaklanamadığını ifade etmektedirler. Yukarıda da belirttiğim gibi ders çalışma işlemi zorlu bir süreçtir. Eğer çocuk başarısız olacağını, hata yapacağını düşünüyorsa stres devreye girer ve buna bağlı olarak ta ders çalışmaktan kaçınma davranışları gelişmeye başlar. Edindiğimiz gözlemlerde veli ve öğrenciler maalesef nasıl ders çalışılacağını da bilmiyorlar. Hal böyle olunca yanlış yöntem uygulayan öğrenci sınavlarda istediği notları alamadığı LGS ve YKS denemelerinde istediği netlere ulaşamadığı için kendisini başarısız görmeye başlayıp ders çalışmayı bırakabiliyor.
Bilgi duyu organlarımız tarafından fark edilir. Bu fark edilme sürecine duyum diyoruz. Duyu organları etrafımızda olup biten onlarca uyarıcıyı duyumsayarak beynimize iletir. Görsel uyarıcılar oksipital loba, işitsel uyarıcılar temporal loba ve dokunsal uyarıcılar periatel loba iletilir. Beynimizin bu bölgelerinde gelen veri işlenerek hafıza merkezi olan hipokampüse gönderilir. Bu süreçte dikkat dediğimiz beceri devreye girerek hangi verilerin işlevsel hangilerinin işlevsiz olduğu kararı verilir. Biz bu sürece algılama diyoruz. İşlevsel veri hipokampüste uzun süreli belleğimizdeki verilerle karşılaştırılır, eğer yeni bir veri ise onlarla ilişkilendirilir ve kaydedilir. Eğer eskiden de var olan bir veri ise hatırlama dediğimiz olay gerçekleşir. Bu süreç son derece önemlidir stres altında iken bu işlemler olması gerek kalitede yapılamaz ve hatalar oluşmaya başlar. Birçok öğrencinin sınavda “Dikkat Hatası” dediği şey aslında tam olarak budur. Bazen de çok basit soruların çözümünde hata yapılmaktadır. Basit örülen soruda da heyecana bağlı olarak sistem işleyişi olması gerekenden daha hızlı hale getirilir ve hata yapılmasına neden olur.
Öğrenme dört adımdan oluşmaktadır. Birinci basamakta anlama gelmektedir. Öğrencini çalışacağı konuyu anlayabilmesi, o konuyla ilgili fikir yürütebilmesi son derece önemlidir. Birçok öğrenci anlamayı öğrenme olarak düşünüp hemen test çözmeye başlıyor ve çok sayıda yanlış cevap olunca kendini otomatik olarak başarısız görüyor. Anlama gerçekleştikten sonra öncelikli olarak çalışılan konunun bir kez kendi başına anlatılarak uygulama yapılması becerinin kullanılabilirliğini göstermektedir. Eğer konu anlatımında eksiklikler varsa konu tekrar okunmalı ve tekrar anlatılmalıdır. Bu süreç anlatım esnasında konuyla ilgili hiçbir eksiklik kalmayıncaya kadar devam etmelidir. Üçüncü aşama pekiştirme aşamasıdır ve artık bu aşamada kolaydan zora doğru bir sıralamayla test veya soru çözümüne geçilmelidir. Yanlış yapılan sorular mutlaka analiz edilmeli yanlışın nedeni doğru tespit edilmelidir.
Sonuç olarak biz insanlar potansiyelimizle dünyaya geliriz. Hayat içerisinde birçok tecrübe ettiğimiz olayla karşılaşır ve yaşarız. Bu olaylardan bazılarında kendimizi başarılı görür ve yaptığımız işle gurur duyarız. Çevremizdeki insanlarda iyi yaptığımız şeylerde bize karşı olumlu dönütler verirler ve biz de hayatımızın içine bu iyi yaptığımız şeyleri daha çok yerleştirmeye çalışırız. Kendimiz başarısız bulduğumuz ve çevremiz tarafından eleştirildiğimiz eylemlerden kaçınmaya çalışırız. Unutmayalım ki başarının sırrı doğru strateji üretme, ürettiğin stratejiye sadık kalarak işi sonlandırma ve bol bol tekrardır.
Adem Alptekin Altunbaş
Aile Danışmanı
Dikkat ve Beyin Egzersiz Programları Uygulayıcısı